Salgının başlangıcından beri kodlamanın müfredatta daha çok yer bulması, ABD’deki üniversiteler için giriş sınavı olan SAT’nin dijitalleştirilmesi gibi pek çok değişikliğin hayata geçtiği ancak bu değişikliklerin eğitimin ihtiyaç duyduğu reform için yeterli olmadığı söyleniyor. Bu kapsamda, yükseköğretimdeki dört trend şu şekilde belirtiliyor:
1. Her yerden öğrenme
Hibrit öğrenme yalnızca sanal ve fi ziksel bir sınıfı birleştirmek değil, aynı zamanda öğrencilere gerçekten kapsayıcı ve deneye dayalı bir öğrenme deneyimi sunmak, onların sınıfta öğrendikleri kavramları gerçek dünyada uygulamaya dökmelerine olanak tanımak anlamına da gelir. Bu nedenle eğitim kurumlarının “herhangi bir yerden öğren” (esneklik sağlayan) yaklaşımını benimsemek yerine “her yerden öğren” (kuşatıcı) yaklaşımına geçmesi tavsiye ediliyor.
2. Kürsüde anlatılan dersleri aktif öğrenmeyle değiştirme
Gerçek öğrenme; aralıklı öğrenme, duygusal öğrenme ve bilginin uygulanması gibi ilkelere dayanır. Eğitim kurumları, “tamamen etkin öğrenme” yöntemini zaman içerisinde benimsedi. Yöntemin, sadece öğrenme çıktılarını iyileştirmekle kalmayıp aynı zamanda sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı öğrencilerin olumsuz anlamdaki başarı farkını da azalttığına dair bulgular bulunuyor.
3. Değişen dünyada geçerliliğini koruyan becerilerin kazandırılması
Güncel bir ankete göre üniversitelerdeki akademik eğitimden sorumlu üst yöneticilerin %96’sı gençleri işgücüne hazırlamakta başarılı olduklarını söylüyor. Oysa üniversite öğrencilerinin yarısından azı (%41) ve iş dünyasının ileri gelenlerinin sadece %11’i bu görüşü paylaşıyor. Değişen dünyada öğretilmesi gerekenin; yeni, devinen ve bilinmeyen bağlamlarda geçerliliğini koruyan beceriler olduğu düşünülüyor.
4. Katılanlar için önemli sonuçları olan sınavlar yerine biçimlendirici değerlendirmenin kullanımı
Pek çok insanın gerçek yeterlilik düzeyini ölçen değil, belirli bir sosyoekonomik sınıfı öne çıkartan tek tip sınavlardan aldıkları sonuçlar neticesinde yükseköğretim kurumlarına kabul edildiği düşünülüyor. Bu bağlamda Harvard başta olmak üzere ABD’deki birçok üniversite tek tip sınav uygulamasını terk etmeye başlıyor.
Eğitimde yapılacak bir reform mevcut sorunların bazılarının kökenine inmeyi gerektirir. Bu kapsamda, neyin öğretildiğinin (müfredat), nasıl öğretildiğinin (pedagoji), öğretimin ne zaman, nerede (teknoloji ve gerçek dünya ayrımı) ve kiminle gerçekleştiğinin (erişilebilirlik ve kapsayıcılık düzeyi) incelenmesi gerekir. Bu temel sorunları ele almaya hazır olan kurumların yükseköğretimdeki dönüşümün gerçek mimarları olacağı tahmin ediliyor.
Kaynak: Dünyanın Eğitim Gündemi (58. Sayı)