OECD tarafından 2017 yılında yayımlanan PISA araştırmalarına göre 15 yaşındaki her altı öğrenciden biri mobinge maruz kalıyor. Çocukların içe kapanmaları, arkadaşlarını görmek veya okula gitmek istememeleri, ders notlarının düşmesi, mobinge uğradıklarına dair işaretler olabilir.
Öğrenci Koçu Katharina Schalinski ebeveynlere, şüphe duyduklarında çocuklarına karşı hassas ve istikrarlı bir şekilde soru sormalarını öneriyor. Birçok çocuğun açılabilmesi için zamana ihtiyacı olduğunu vurguluyor.
Berlin ‘”Siber Mobingi Önleme” Derneğinden sosyal hizmet uzmanı Philipp Behar Kremer, mobingin her zaman bir grup olgusu olduğunu söylüyor. Kremer’a göre başlangıçta her zaman birisini gruptan çıkarmak isteyen bir grup vardır. Mağdura karşı her şey kullanılabilir: konuşma engeli, sıra dışı bir hobi gibi. Kural olarak bütün sınıf peyderpey bu dinamiğin içine çekilirken mağdur bunun tersine kendini daha fazla geri çeker ve korkuyla veya saldırganlıkla tepki verir. Bu durum Kremer’a göre belli bir noktadan sonra sadece dışarıdan müdahale ile durdurulabilir. Bu kapsamda “Suçlama Yok Yaklaşımı” etkili bir yöntem olarak kullanılabilir. Burada önemli olan zorbaları cezalandırmak değil, döngüyü kırmaktır. Buradan yola çıkarak içinde zorba öğrencilerin de yer aldığı küçük bir çalışma gurubu oluşturulur. Önce çocuklara grupta ne yapmaları gerektiği sorulur. Daha sonra çocukların güçlü yanları vurgulanır. Mobinge uğrayan öğrenci/ler için ortak bir çözüm planı geliştirmek amacıyla çocuklarla birlikte çalışılır.
Kremer problemler ile başa çıkma yetisi, ahlaki cesaret, medyayı doğru kullanma becerisi ve empati gibi değerleri çocuklarına aktarma konusunda ebeveynlerin birinci derecede sorumlu olduğunu ifade ediyor ve ekliyor, “Böylelikle çocuk bir arkadaşı mağdur olduğunda sesini yükseltebilir veya kendisi mağdur olduğunda nasıl yardım alabileceğini bilir.”.
Kaynak: Dünyanın Eğitim Gündemi (58. Sayı)