Özel okullardaki ücret politikaları konusunda gelen soruya yanıt veren Bakan Tekin şunları söyledi:
“Sektördeki bütün aktörlerle sürekli irtibat halindeyiz, konuşuyoruz sürekli, onların problemlerini de gidermeye çalışıyoruz. Özel okul temsilcileriyle yaptığımız görüşmelerde onların şikâyetçi oldukları hususlar vardı, o hususları gerekçe göstererek eğitim-öğretim ücretlerini, okullardaki yemek, kırtasiye, kitap ücretlerini yüksek tuttuklarını ya da öğretmenlere düşük ücret ödediklerini bize paylaştıkları için biz de oradaki mekanizmayı onları rahatlatacak bir hale getirdik. Özel okullardaki eğitim-öğretim ücretlerini TEFE-TÜFE oranında artışını sağladık. Bize kendilerinin söyledikleri şey, biz öğrenci kayıtlarını büyük oranda yılbaşından itibaren almaya başladığımız için, önümüzdeki yıldan itibaren bu arkadaşların problemlerini çözeceğiz diyorlar bize. Dolayısıyla biz arkadaşları problemlerini takip ediyoruz, özel okullarla da bu anlamda sürekli ilişki halindeyiz, onların bize taahhütleri bu, bunun da takipçisi olacağız inşallah.”
Tekin, 6 Şubat depremlerinin ardından Bakanlık olarak eğitim öğretim sürecinin en az hasarla atlatılması için yoğun çaba sarf edildiğine işaret ederek, şunları aktardı: “Hem fiziki altyapıyla ilgili ortaya çıkan hasarın ortadan kaldırılması için, hem oradaki öğrenci kardeşlerimizin, öğretmen kardeşlerimizin problemlerinin ortadan kaldırılması, çözülmesi için ciddi şekilde emek sarf ettik. Yaklaşık 11 bin civarında dersliğimiz hasar görmüş durumda, biz bu dersliklerin bir kısmını yaz aylarında daha hızlı yapılabilecek mekanizmalarla, işte çelik yapı ya da prefabrik okullarla çözmeye çalıştık. Çözemediklerimizi ise, ikincil tedbirlerle, yani okulların mevcut kapasitelerini biraz arttırarak, tekli eğitimi ikili eğitime dönüştürerek şimdilik eğitim-öğretim sürecinin sorunsuz başlamasını temin ettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı, biz önümüzdeki eğitim-öğretim yılına kadar, yani Eylül ayına kadar buradaki derslik ihtiyacını giderecek tedbirlerimizi alacağız. Biz de kendimize bir takvim oluşturduk, bu anlamdaki fiziki altyapıyla ilgili ihtiyaçların bir kısmını eğitim-öğretim yılı başlayıncaya kadar, bir kısmını Şubat bahar yarıyılında başlayıncaya kadar, bir kısmını önümüzdeki Eylül ayında inşallah tamamlamış olacağız. Onun dışında öğrenci arkadaşlarımızla ilgili çok ciddi tedbirler aldık, hatırlayın liselere yerleştirme sürecinde Türkiye’nin her tarafındaki okullarda her şubede 2 öğrenci depremzede, yani bölgedeki öğrenciler için 2 kontenjan ayırdık. Yani Kahramanmaraş’taki bir öğrencimiz için Kabataş Erkek Lisesinde ya da İstanbul Erkek Lisesinde kontenjan oluşturduk her şubede, pansiyonlarımızda kontenjanlar oluşturduk. Öğretmen arkadaşlarımızın ihtiyaçlarını gidermeye çalıştık. Bölgeden ayrılmak isteyen arkadaşlarımız vardı, bölgede çalışmaya devam etmek isteyen arkadaşlarımız vardı, ayrılmak isteyenlere kolaylık sağladık, bölgede çalışmak isteyenlere hizmet puanlarını arttırarak teşvik edici adımlar attık. Bölgeye yeni atanan öğretmen arkadaşlarımızın her biriyle, mevcut illerde çalışıyor olup da konaklama-barınma ihtiyacı olan öğretmen arkadaşlarımızın hepsiyle tek tek iletişime geçildi. Yani hepsine soruldu ihtiyacınız, işte burada konakladığınız evinizde hasar var mı, konaklayacak yere ihtiyacınız var mı ya da yeni atanan, siz buraya yeni atandınız, tek başınıza mı yaşayacaksınız, yanınızda başka kim var, nasıl bir konaklama ihtiyacınız söz konusu diye tek tek konuşuldu. Nihayetinde 11 bin civarında konteyner, İçişleri Bakanlığı ve AFAD üzerinden temin edilerek o öğretmen arkadaşlarımızın barınma ihtiyaçlarını giderdik. Yine öğrenci arkadaşlarımızın eğitim-öğretim sürecinde yaşadıklarını varsaydığımız kayıpları telafi etmek için telafi eğitimleri başlattık. Yaygın eğitim kurslarımız orada, yaygın eğitim çağındaki vatandaşlarımıza kursalar açtık, onların hem moral motivasyon olarak, hem de bir meslek edinmelerine katkı sağlayacak kurslarımız oldu. Üstümüze düşeni yapmaya çalışıyoruz.”
Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan okulların tamamının 1999 Gölcük depreminin ardından çıkarılan mevzuattan önce yapıldığına değinen Bakan Tekin, “Sayısal olarak daha çok kullanılmayan durumdaki köy okullarımızın yıkıldığını görüyoruz.” dedi. Deprem bölgesine gitmek isteyen gönüllü öğretmenlerin olduğunu anlatan Tekin, “Hem yaz aylarında gidenler oldu, hem normal dönemde de ben orada hizmet etmek istiyorum diyen arkadaşlarımız oldu, onlara da yardımcı olduk, bölgeye göndermiş olduk. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmenlerimiz, öğretmenlerimiz gerçekten bambaşka insanlar. Çok burada anlatılınca hepimizin duygusal olarak farklı bir moda geçeceği fedakârlık örnekleri var, ben hepsine teşekkür ediyorum, Allah razı olsun kendilerinden.” ifadelerini kullandı.
Yayının sonunda öğretmen, öğrenci ve velilere mesajlarını ileten Bakan Tekin, şu sözleri kullandı: “Öğretmen arkadaşlarımızla ilgili en temel şeyimiz, zaten arkadaşlarımız fedakârlık, mesleklerine aşkla bağlı olmak, o konularda problemlerimiz yok. Millî Eğitim Bakanlığı’yla olan iletişimlerini resmi kanallar üzerinden yapmalarını bekleriz. Yani çok fazla internet sitesi, sosyal medya, haber portalı bilmem bir sürü şey var, çok dedikodu üretiyorlar. İşte yaptığımız değişiklikler ilgili de mesela geçen de bir yerde öğretmen arkadaşlar sordular, eğitim-öğretimi haftada 4 güne düşürmüşsünüz, nereden çıkarıyorsunuz dedim, baktım bir yerde benim ismimle işte bakan böyle açıkladı diye bir şey var. Böyle şeylere itibar etmesinler, biz zaten öğretmen arkadaşlarımızın duyması gereken şeyler varsa, öğrenmesi gereken şeyler, biz hem elektronik ortamda kendilerine paylaşıyoruz, hem de Bakanlığın resmi organlarından paylaşıyoruz, onun dışında ben öğretmen arkadaşlarımıza gerçekten fedakârlıkları için teşekkür ediyorum. Öğrenci kardeşlerimize de şunu söyleyeyim: Öğrencilerle ilgili yaptığımız düzenlemelerin hepsi onların daha iyi yetişmeleri için, onların bu ülkeye daha faydalı bireyler olarak yetişmeleri için biz ebeveynler olarak, büyükleri olarak üstümüze düşenleri yapmaya çalışıyoruz, bizi böyle anlamaya çalışsınlar. Onlar bizim gerçekten geleceğimiz, biz geleceğimizin heba olmasını istemeyiz, mutlu yarınlar yaşayabileceğimiz bir kuşak yetiştirmek istiyoruz. Bir de velilerimizle ilgili bir şey söylemek istiyorum: Biz 1 milyonu aşkın bir aileyiz ve her bir öğretmen arkadaşımız kendisine emanet edilen öğrenciyi kendi çocuğu gibi sahipleniyor. Dolayısıyla velilerimizden ricamız, öğretmen arkadaşlarımıza öğretmenliği öğretmesinler, kendileri ebeveynlik yapsınlar, hepimiz kendi çocuğumuza bu konuda sahip çıkarsak, kendi çocuğumuzu bu konuda ebeveyn olarak… Şimdi ebeveyn, anne-baba kendi üstüne düşeni yapsın, öğretmene gidip de öğretmeninden anne-babalık yapmasını, ağabeylik-ablalık yapmasını istemesin, öğretmenimize destek olsunlar, onlar zaten ne yapacaklarını biliyorlar, velilerimizden de talebim bu.”