Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Haber Global’de canlı yayımlanan Günün Nabzı programında eğitim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Özer’in değerlendirmelerinden öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
Bugün LGS yerleştirme sonuçları açıklandı. LGS sınavında iki türlü yerleştirme var. Bir, merkezi yerleştirme var. Yani öğrencilerin sınavla yerleşim yapılan liselerimiz var. Bir de hiçbir sınava girme zorunluluğu olmadan yerel yerleştirme var. Yani okul başarı puanı, ikamet bölgesi gibi kriterlere göre yerleştirme. Bugün itibariyle her iki yerleştirme sonuçlarını açıkladık ve çok güzel bir sonuç ortaya çıktı. Öğrencilerimizin yüzde 95’ı sınavlı veya sınavsız tercih ettikleri yerlere yerleştiler.
Mesela ilk yerleştirmedeki yerleşim oranlarına bakarsak 2018 yılında yüzde 90’imiş.
2019 yılında yüzde 95, 2020 yılında yüzde 93, 2021 yılında yüzde 92’ye düşmüş. Bu sene öğrencilerin yüzde 95’i tercih ettikleri okullara yerleştiler. Sınavlı okullarda da çok büyük başarı var. Sınavlı okullarında da doluluk oranı yüzde 99’a ulaştı.
Fen lisesi ve sosyal bilimler liseleri, geçen senelerde olduğu gibi yüzde 100 doluluk oranına ulaştı. Yine Anadolu Lisesi de yüzde 99,9 yani yaklaşık yüzde 100.
En dramatik artış mesleki ve teknik Anadolu liselerinde gerçekleşti. Yani geçen sene mesleki ve teknik Anadolu liselerine sınavla yerleştirme oranı, ilk yerleşmede yüzde 77’imiş, bugün yüzde 95’e çıktı. Bu aslında son zamanlarda mesleki eğitime yapmış olduğumuz vurgunun öğrenciler karşısında, öğrenciler nezdinde ne kadar karşılık bulduğunu göstermesi bakımından çok büyük anlamı var.
Normalde eğitim sistemlerinde liseler arasında heterojen dağılımı vardır öğrencilerde. Yani tüm öğrenciler aynı başarıya sahip değildir ki akran eğitimi vardır. Bu çok kritik bir durumdur.
Maalesef bu katsayı uygulamasının getirdiği şey, başarılı öğrencileri hep fen liselerine, sosyal bilimler lisesine yönlendirdi. Öğrenciler Anadolu liselerine, fen lisesine, sosyal bilimler lisesine kümelendi. Dolayısıyla eğitim sistemi bir tarafta akademik olarak başarılı öğrencilerin homojen olarak kümelendiği bir tarafta da akademik olarak başarısız öğrencilerin homojen olarak kümelendiği bir eğitim sistemine dönüştü. Okullar arası başarı farkı arttı, denge koptu. 28 Şubat’taki katsayı uygulaması, sadece mesleki eğitimi mahvetmedi aynı zamanda okullar arası başarı farkı, eğitimdeki fırsat eşitliğini çok ciddi bir travma yaşamasına yol açtı.
Bizim öncelikle eğitim sisteminde akışı normalleştirmeniz lazım. Hem mesleki eğitimlerin iş gücü piyasasına geçiş hem de ileri eğitime geçişle ilgili hiçbir engelin olmaması lazım. Birinci adımı katsayı uygulamasının kaldırılması. Yani artık meslek lisesindeki öğrencileri de yükseköğretime devam edebiliyor. İş gücü piyasasıyla çok organik bir ilişkimiz yok. Son bir yılda ağırlık verdiğimiz şey iş gücü piyasasının temsilcilerini eğitime çektik. Yani müfredatı birlikte güncellemek, öğrencilerin işletmede beceri eğitimleriyle birlikte planlamak, öğretmenlerine işbaşı ve mesleki gelişme eğitimlerini birlikte planlamak ama istihdam ve önceliği sağlamak. İşte bu adımları kısa sürede akademik olarak başarılı öğrencilerin mesleki eğitime yönelimlerini arttırdı. Meslek liseleri yüzde 1’lik başarı diliminden öğrenci almaya başladı.
Türkiye’de imam hatip tartışması var. Gereksiz bir tartışma var. Sanki zorla öğrencinin imam hatip lisesine göndermek istiyorlarmış gibi imam hatip üzerinden eğitim sistemiyle ilgili hem imam hatip okulundaki öğrencilerimizi sıkıntılı bir duruma düşüren hem de etik olmayan bir şekilde ülkenin eğitim sistemindeki liseler arasında bir ayrımcılığa, oradaki öğrencilerle ilgili, öğretmenlerle ilgili ayrımcılığa giden çok kötü bir yaklaşım var.
Öğrenci ilk tercihine yerleşiyor mu? 2021’de ilk yerleştirme oranı tüm lise türlerine yüzde 51, bu sene yüzde 55. İki öğrencimizden bir tanesi birinci tercihine yerleşmiş. Mesleki ve teknik Anadolu lisesi, imam hatip ve Anadolu lisesine bakalım. Mesleki teknik ana lisesinde 2021yılında öğrencilerin yüzde 46’sı birinci tercihine yerleşmiş. Bu sene yüzde 52’ye çıkmış. İmam hatip liselerinde geçen sene yüzde 56’ymış. Bu sene yüzde 57.1’e çıkmış.
Her okul türünde bu örnekler devam ediyor. Anadolu lisesine yerleşen bir öğrencinin birinci tercihiyle yerleşme oranı yüzde 53 iken bu sene yüzde 56.
Sınavsız yerleştirmede ilk üç dereceye yerleştirme oranı nedir? Öğrencilerin yüzde 92’si ilk üç tercihinden bir tanesine yerleşmiş. Bu sene bu yüzde 94’e çıkmış.
Türkiye son 20 yılda PISA OECD de girdiği araştırmalarda sürekli kendini iyileştiriyor. Şunu söyleyebiliriz; Türkiye son 20 yılda eğitimde devrim yapmıştır.
Beşeri sermayeyi nitelikli hale getirmenin en iyi yolu eğitimdir.
Öğretmen atamalarını önceliklerimize göre belirledik. Yapmış olduğumuz yatırımlarında karşılığını bulması amacıyla ilk önceliğimiz okul öncesi öğretmenleri oldu.
1 Eylül ‘ de öğretmenlerimiz hangi okullara atandığını öğrenecek.
Yıllardan beri yardımcı kaynak ve okul kayıtlarında bağış konusu sorun teşkil eden mevzuladı.
Bunlardan kaynak sorununu çok büyük oranda çözdük. 36 milyon yazılı kaynağı basılmış olarak öğrencilerimize ücretsiz ulaştırdık.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıklamış olduğu gibi bu eğitim öğretim yılının başında, ders kitapları ile birlikte yardımcı kaynaklarımız da öğrencilerimizin sıralarında hazır olacak.
Eğitime en fazla bütçenin ayrıldığı bir ülkede okulların ihtiyaçlarının karşılanmaması mümkün değildir.
Bu sene eğitim öğretim yılı hazırlıklarına okullar kapanır kapanmaz başladık ve öğrencilerimizi imkânları iyileştirilmiş okul ortamları ile buluşturmak amacıyla Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere şehirlerimizde okul yöneticilerimizle buluşmalar, toplantılar yapıyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığının okulların her türlü ihtiyacını karşılayacak gücü de bütçesi de iradesi de vardır. Bu nedenle bağış zorunluluğu yok, bağışlarda gönüllülük esastır.
Tüm özel okullarda %37 olarak belirlediğimiz üst limit aşılmayacaktır. Kararımız bu yöndedir, özel okul fiyatlarına ilişkin yeni bir karar alınmayacaktır.
Yaz okulu uygulamasındaki amacımız COVID-19 sürecindeki öğrenme kayıplarımızın telafisini de gözeterek dört farklı alanda öğrencilerimizi desteklemek, insan kaynağımızın niteliğini sürekli artırmak, çocuklarımızın dünyayla yarışabilmesini desteklemek ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için yaz okullarımızı da devreye aldık.
Bu sene ilk defa okullarımızda yaz okulu uygulamasına girdik.
Yaz okullarında amacımız akademik telafi mekanizmalarıyla öğrencilerimize sürekli destek olmaya devam ederken farklı seçeneklerle de sürekli yanlarında olmak.
4 farklı temada yaz okulu açtık.
Birincisi bilim sanat merkezleri ile yetenekli öğrencilerimizin yeteneklerini geliştirmek için tüm Türkiye’de farklı programlarla desteklendiği okul dışı eğitim ortamları. Daha çok bir yaz kampı tadında keyifli vakit geçirebilecekleri bir ortam.
BİLSEM’lerde 105 bin 856 tane öğrencimiz yaz kurslarına katılıyorlar.
İkincisi matematik seferberliği kapsamında 4. Sınıftan 12. Sınıfa kadar olan öğrencilerimiz için hayatla matematiği eşleştirebildikleri matematik yaz okulları açtık.
414 bin 731 öğrencimiz matematik yaz okullarına katılıyor.
Üçüncüsü yabancı dil öğrenmeyle ilgili sıkıntıyı da çözebilmek için farklı metodolojileri, farklı yaklaşımları yürürlüğe sokabilmenin ilk uygulaması olarak da yine 4. sınıfla 12. sınıf arasında yabancı dil İngilizce yaz okulu açtık.
Yabancı dil yaz okullarına 327 bin 104 öğrenci katılıyor.
Yaklaşık 1 milyon öğrenci öğrencimiz ücretsiz bir şekilde aktif olarak ve yaşadıkları illerde olma zorunluluğu olmadan -yani gittikleri her türlü tatil ortamında- bir yaz okuluna devam ediyor.
Öğretmenlerimiz de bulundukları okullarda ve illerde değil. Tatil yaptıkları, gittikleri herhangi bir yerde de yaz okulu programına katkı sunabiliyorlar.
Öğrencilerimize gittiği her yerde katılabileceği, keyif alabileceği, bilim, sanat, matematik, yabancı dil kurslarını yaz okulu kapsamında sunuyoruz.
Yaz okullarını yaygınlaştırdıkça Cizre’de, Silopi’de, Hakkari’de, Şırnak’ta Ankara’da, İstanbul’da, Muğla’da, Türkiye’nin her noktasında talep olması durumunda ücretsiz bir şekilde yaz okuluna erişimi artıracağız. Dolayısıyla eğitimde fırsat eşitliğini güçlendireceğiz.
Kütüphanesiz okul kalmayacak projesini Emine Erdoğan Hanımefendinin himayesinde 26 Ekim 2021 tarihinde başlattık. 3 ay gibi kısa sürede 16 bin 361 tane kütüphane yaptık.
28 milyon olan kitap sayısını 70 milyona çıkarttık. 2022 sonuna kadar 100 milyona çıkartacağız.
Amacımız çocuklarımızın sadece akademik olarak başarılı olmalarını sağlamak değil. Aynı zamanda kültürde, sanatta, sporda da başarılı olmasını. Yani tam insan olabilmesini sağlayabilmek.
Okullar gerekli önlemler alındığında en güvenli yerleridir.
Okullar sadece eğitim öğretiminin yapıldığı yer değil, Aynı zamanda kültür, sanat etkinliklerinin yaptıkları psikososyal gelişimlerini çocukların duygusal gelişimlerine tamamlandığı yerler.
Durumuna göre zaten her yılın sonunda mutlaka engelli öğretmen ataması yapılıyor. Geçen sene de yapmıştık.
Şu anda eğitimler devam ediyor 613 bin öğretmenimiz yaklaşık 614 bin öğretmenimiz uzman öğretmenlik ve başöğretmenliğe başvurdu. Ve eğitimleri de şu anda devam ediyor 18 Temmuz itibariyle başladı.
25 bin öğretmenimiz mesela uzman öğretmenlik eğitimini tamamlamış. 9 yüze yakın öğretmenimiz bugün itibariyle gelmeden önce baktık Başöğretmenlik eğitimini tamamlamış.
Bakın 2020 yılında öğretmen başına düşen eğitim saati 44, 2021 yılında ağustos ayından sonraki ufak değişikliklerle iyileştirmelerle bu rakamı 94 çıkarttık.
Öğrenciler yazın tadını çıkarsın. Kitap okumaya devam. Çünkü biliyorsunuz tüm kütüphanelerimizi bu yaz açtık. Yani öğrencilerimiz istedikleri okulda, gittikleri yerdeki okullardaki kütüphaneleri de kullanabilirler. Ebeveynleriyle birlikte gelsinler. Ebeveynleri de o kütüphaneden yararlansınlar. Aynı zamanda Kovid sürecini getirdiği sıkıntıları atlatmak için bol bol sportif aktivite yapsınlar.