Son günlerde Milli Eğitim Camiasında arka arkaya değişim söz konusu. Değişimin kaçınılmazlığına karşı koyamayanlar bir bir dökülüyor tarih sahnesinden; nice genel müdür nice il milli eğitim müdürü, takvim yaprağı gibi bir bir koparılıp atılıyor.
Yaşanan bu yaprak dökümü, bir kıyım mı yoksa olması gereken mi? Covid19 karantinasında yoğun ağrılar çekerken yazdığım bu satırlarımda, bakalım bu soruya cevap bulabilecek miyim?
Bir insanın şahsiyeti, davranış tezahürleri ile ortaya çıkar. Tezahürüne siyasi kimlik bulaştıranların sonu hep aynı: “siyasetle gelen, siyasetle gider.” Kimi Damat Feritler, evlendikleri hanımzadeden alır torpilini; kimi yeğenler, dayısından alır hikmetini; kimi babasından, kimi akrabasından, kimi sendikasından…
Siyasetin genel kuralıdır bu; başa gelen, öncekileri ve rakipleri diskalifiye eder. Diskalifiye etmesi de siyasetin doğasına uygundur. Çünkü başa (iktidara) gelme, bir arzu olduğu kadar bir inkılabın da ayak sesleridir. Bir değişim bekleniyorsa veya arzu ediliyorsa, değişimin “değişmeyen gerçek” olduğunu unutmamak gerekir.
Başa gelenin gücü elinde bulundurma isteği elbette olağandır. Önemli olan bu gücü, nasıl ve kimler aracılığıyla kullanacağıdır. Gücü, ehil olmayan Damat Feritlerle mi yoksa ehil olan Mimar Sinanlarla mı yürüteceği önemli bir husustur. Geçmişten ders almayanlar için tarih, tekerrür edip duracaktır; aynı hatalar tanıdık eş-dost-akraba eliyle yürütülecektir. Kimine kılıf “din” olacak, kimine “mezhep”, kimine “mahalle”… Ama unutulmamalıdır ki; insanoğlu çıkarının olacağı bir işte, her kılığa bürünebilir. Bir bakıverin etrafınıza; kılıktan kılığa giren onlarca Damat Ferit’i rahatlıkla görebilirsiniz. Kimi inanmadığı değerleri, kendine zırh yapmış; kimi inandığı değerleri bir kenara atmış.
Yüce kitabımızda (Nisâ, 58), “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” ayeti boşuna geçmemektedir. Bu ayete binaen Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in, Kabe’nin anahtarını ehil sahibi Osman b. Talha’ya tekrar geri vermesinden büyük ders almalıyız.
Çıkar uğruna riyakar Damat Feritlerle yola devam edilemez; ya yol devrilir, ya da o yolun yolcusu kalmayıverir. İşinde ehil olmayanlar, sahte söz öbekleri ile yürüttükleri çalışmaları da batırır. Bu nedenle başa gelen güç, kimlerle yola devam edeceğine emin olmalıdır; var olan bozuklukların giderilmesi için gerekirse herkese yol verilmelidir.
Yazıma bu bilindik sözle son veriyorum: “Politika, politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir.” Ciddi bir meseleyi eline yüzüne bulaştırırsan, öncekiler gibi akıllarda “olumsuzluk beliren unutulmayanlardan” olursun.
Liyakatin bir gün güneş gibi ısıtacağı günlere…
Köydeki akrabalarla üniversite yönetilmediği gibi; damatlarla kurumlar, yeğenlerle şirketler ve hemşehri ile ülke yönetilmez.
Yaradan’a emanetsiniz.