Öncellikle LGS’ye giren öğrencilerin 1,5 yıllık pandemi süreci nedeniyle okula gitmediği veya aralıklarla çok az gittiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Uzaktan eğitimde yaşanan aksaklıkları, imkânsızlıkları hatırlamakta yarar var. EBA TV, internet sitesi, il milli eğitim müdürlüklerinin yaptığı çevrimiçi çalışmalar, velilerin özel ders çabaları, kurs merkezlerinin eğitim faaliyetleri bir bütün olarak düşünüldüğünde olumlu etkileri olmuştur. Pandemi süreci öğrenci, veli, öğretmen ve toplum üzerinde çok yönlü olumsuz etkiler bıraktı. Bütün bunlara rağmen öğrenci, veli ve öğretmenlerin fedakaranê emekleri neticesinde LGS yapıldı.
Günümüz şartlarında orta öğretimden liselere geçiş en az üniversiteye geçiş kadar değerli hale gelmiştir. Hatta birçok öğrenci için iyi bir lisede okumak iyi bir üniversitenin kapısını aralamak demektir. LGS’yi bu kadar değerli hale getiren ise nitelikli veya sınav puanı ile öğrenci alan okullara girmektir. Bu okullara girmek için öğrencilerin daha çok ders çalışması, daha çok akademik başarı elde etmesi gerekir. Öğrenci, veli ve ortaokul öğretmen/yöneticileri için bir başarı göstergesi olarak LGS ön plana çıkmaktadır.
Resmi istatistiklerle ‘Merkezi Sınav Değerlendirme Raporu’ LGS sınavına genel bir bakış atalım.
6 Haziran 2021 günü LGS sınavı yapıldı. Merkezî sınava 1 milyon 38 bin 492 öğrenci girdi ve katılım oranı yüzde 83 olarak gerçekleşti. Yani ortaokul son sınıf öğrencilerin %17’si sınava girmedi. Bu da yaklaşık olarak 113 bin öğrenci demektir. Bu 113 bin öğrenci neden sınava girmedi?
Sınava 36 farklı ilden katılan 97 öğrenci tüm soruları doğru yanıtlayarak 500 tam puan aldı. Puanların 100 ile 500 arasında değiştiği dağılımda öğrencilerin yüzde 5,61’i, 400-500 puan aralığında yer aldı.
Öğrencilerin en yoğun bulunduğu puan aralığı (yüzde 62,17) ise 200-299 oldu. İyi bir liseye girmek için gerekli puan bandı 400 ile 500 arasıdır. Sınava giren 1 milyon 38 bin kişinin sadece % 5,61 bu bandın içinde yer aldı. Öğrencilerin % 62,17 nitelikli veya puanla öğrenci alan okullara yerleşmeyecektir.
Eğitimdeki fırsat eşitliği ve eğitim hakkı göz önünde bulundurulduğunda yüksek puanla öğrenci alan okulları nitelikli olarak sıfatlandırırsak diğer okulları hangi sıfatla isimlendirmemiz gerekir?
2 bin 284 öğrenci hiç net çıkarmadı. Öğrencilerin alt testlerdeki performanslarını değerlendirmek için doğru cevap sayısı dağılımları da incelendi. Buna göre soru sayısı 20 olan alt testler arasında öğrenciler en yüksek başarıyı 9,41 ile Türkçe testinde, en düşük başarıyı da 4,20 ile Matematik testinde gösterdi. Sayısal bölümde yer alan Fen Bilimleri testinde doğru cevap sayısı ortalaması 8,04 olarak hesaplandı. Soru sayısı 10 olan T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük testinde doğru cevap sayısı ortalaması 5,23; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’nde 6,35 ve Yabancı Dil testinde ise 4,93 olarak gerçekleşti.
Sınava giren öğrencilerin kendi ana dilleri olan Türkçe dersinden sorulan 20 soruluk okuma, anlama ve dilbilgisi sorularının ancak yarısını (9,41) yapabilmişler. Matematikteki 20 sorudan 4,20 soruyu yapabilmişler. Bu bir başarı mıdır?
Türkçe testinde 2 bin 284,
Matematik’te 72 bin 783;
Fen Bilimleri’nde 8 bin 347,
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi testinde 9 bin 761,
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük testinde 25 bin 234, Yabancı Dil testinde de 62 bin 305 öğrenci sıfır çekti. Bunlar toplama vurulduğunda en az bir dersten sıfır çekenlerin sayısı toplam 180 bin 926 öğrenci eder.
En az bir sınavdan sıfır çeken öğrenciler için neler yapılabilir? Bu konuda psikologlar, sosyologlar, PDR öğretmenleri ve üniversitedeki akademik çalışanlar neler yapabilir, bunları düşünmek gerekmez mi?
Bu istatistiki rakamları nasıl değerlendirmek gerekir? Pandemiye rağmen bu bir başarı sayılır mı?