‘Çocuklar en doğru şekilde nasıl yetiştirilir?’, ‘Çocuk yetiştirilirken en az hatayla süreç nasıl yürütülür?‘, ‘Harika bir anne ve baba olmalıyım.‘, ‘Benim çocuğum dünyadaki her şeyden daha değerli!’, ‘Söz konusu çocuğum olduğunda her şey ona göre şekillenmeli.‘
Birçok anne ve baba çocukları için böyle düşünür, çok iyi birer ebeveyn olmak ister. Birçoğunun gayesi evlatlarını en iyi şartlarda, en iyi yaşantılarla, çok mutlu çocuklar olarak yetiştirmek. En iyi okullarda okutmak, en doğru şekilde beslemek, ‘hiçbir şeyden geri bırakmadan’ büyütmek. Tabi, ‘EN İYİ’nin tanımı herkesin benimsediği ebeveynlik anlayışında saklı.
Özellikle son yıllarda sosyal medya ve internet yoluyla ebeveynlik algısındaki ciddi değişimin birçoğumuz farkındayızdır. Akademisyen anneler, oyun kurucu anneler gibi farklı yaklaşımların yanı sıra (tabi ki bunların ciddi katkıları da var, bundan bahsetmiyorum), cinsiyet partileri, ilk diş eğlenceleri, baby shower’lar, şatafatlı kutlamalar çoğaldıkça çocuk yetiştirme konusu farklı bir boyuta uzanmaya başladı. Bu tip durumların birçoğu çocuğun o an ki mutluluğundan öte kalabalıklara sergilenen harcamalara, dekorlara, organizasyonlara; fotoğraf çekimleri için çocuğun kamera karşısında huzursuzlanmalarına rağmen çevreye yapılacak reklamın öncelikli olduğu programlara dönüştü.
Hal böyle olunca fazlasıyla gözler önünde yaşanan bu ebeveynlik algısı, yer yer günümüz şartlarının değişimiyle, bazen de içgüdüsel olarak gelişen, ebeveynler arası rekabete, çocuğuna ekstra ilgi göstererek en ilgili ‘’anne-baba’’ olma çabasıyla ortaya çıkan farklı bir yaklaşıma yol açtı: ‘’HELİKOPTER EBEVEYNLİK’’
(‘’Helikopter ebeveynlik” terimi, ilk olarak 1969’da Dr. Haim Ginott tarafından kullanılıp, bir çocuğun anne ve babasının davranışlarını helikoptere benzetmesiyle ortaya çıktı.)
Çocuğuna gereğinden fazla hassasiyet gösteren, tıpkı bir helikopter gibi etrafında fır fır dönen; çevresine, çocuğu için harika ebeveynlik yaptığını sergilemekten mutluluk duyan; çocuğu için her şey çok güzel olsun derken bir şeylerin dozunu ne yazık ki kaçıran, çocuğunun attığı her adım için endişe duyan, evladını hayatının merkezine koyarken evladının gelişimini, psikolojik süreçlerini olumsuz etkileyecek kadar abartan ebeveynlere ‘Helikopter Ebeveyn’ diyoruz. Eğer (bebeklik dönemi ihtiyaçları haricinde);
-Çocuğunuzun her istediğini daha o istemeden yerine getiriyorsanız,
-Her isteğine ‘yeter ki mutlu olsun’ diyerek olumlu karşılık veriyorsanız,
-En küçük yaşantılarında bile ona herhangi bir zarar gelecek senaryolarına kapılıp etrafında kalkan görevi görüyorsanız,
-Bireyselliğini, yaşamını etkileyecek konularda onun yerine, ‘onun için en iyisi olan’ ın kararını verme ihtiyacı duyuyorsanız,
-Arkadaşlarıyla oynadığında veya çevresiyle diyaloğa girdiğinde oluşan ufak sorunlarda bile müdahaleci davranıyorsanız,
-Çocuğunuzun yaşadığı her problemde, bu durumu kendi çözmesine fırsat tanımayıp bunu siz üstleniyorsanız,
-Onunla ilgili bir şey anlatırken ‘BİZ’ dili kullanıyorsanız (örneğin: ateşimiz çıktı, okumaya başladık…),
-Sorumluluk almasına izin vermeyip onun konforu etkilenmesin diye, bazen de onun yeterli olamayacağını düşünerek sorumluluklarını siz yerine getiriyorsanız,
-Mükemmeliyetçi davranıp çocuğunuzun da kendinizin de olumsuz yanlarınızı kabullenemeyerek dışarıdan hep mükemmel bir görünüm istiyorsanız, söz konusu helikopter ebeveynlerden biri de siz olabilirsiniz.
Helikopter ebeveynler, çocuklarını çok sevdiklerini gerekçe göstererek, tek amaçlarının onları korumak olduğunu ve onlar için her şeyin mükemmel olması için çabaladıklarını düşünürken, farkında olmadan çocukları için çok ciddi olumsuz sonuçlara sebebiyet verebilirler. İlerleyen dönemlerde, bu tarz anne babaların çocuklarında;
Kendini yetersiz hissetme,
Düşük öz değer ve öz saygı,
Bağımlı ve bastırılmış kişilik özellikleri,
Hayata karşı güvensizlik,
Sorumluluk almaktan kaçınma,
Karar vermede güçlük,
Problem çözme becerilerinde yetersizlik,
Hayattan keyif alamama ve depresif yatkınlık…
gibi bir takım olumsuz durum veya durumlar ortaya çıkabilir.
Annelik ve babalık kutsal ve hayati bir görevdir. Bu durumu yaşama nasibine erdiyseniz, herhangi bir çocuğa kan bağı olsun veya olmasın ebeveynlik yapıyorsanız, ebeveyn olmayı planlıyor veya plansız da olsa birer anne veya baba olmuşsanız, bunun size getirdiği sorumluluğun ve doğacak sonuçların bilinciyle hareket etmelisiniz. Sizin algılarınızın, yaklaşım ve tutumlarınızın bir başka hayat üzerinde oluşturacağı etkileri göz ardı etmemelisiniz. Mükemmel olmaya değil yeterli olmaya çalışmalı yine aynı şekilde mükemmel çocuklar değil; kendine yetebilen, bağımsız düşünebilen, sorumluluk alabilen, sağduyulu, hayata ve kendine karşı olumlu bakış açıları edinmiş, kendi kararlarını kendi verebilen çocuklar yetiştirmeye özen göstermelisiniz. Acıkmayı susamayı, her istediğini elde edememeyi, yer yer acı çekmeyi, sorunlar yaşayıp bunlarla mücadele etmeyi, başarısızlığı, belki anlaşmazlıkları hatta bazen yalnızlığı bile tadarak kişiliğine ‘kendisinin’de katkı sağlayabilmesine izin verilen çocuklar…
Hayatta ebeveynlik de dahil olmak üzere hiçbir şey mükemmel değildir ve her hususta olduğu gibi bu konuda da denge sağlamak büyük önem arz eder. Gereğinden fazla endişe taşıyarak kendimizin de çocuklarımızın yaşantısını boğmak yerine, hayatlarına gerektiği ölçüde katkı sunarak gerektiğinde atacağı adımları bireyselliğine saygı, güven, cesaret ve hoşgörü ile yaklaşarak tüm süreçlerin iki taraflı tadını çıkarmalıyız. Kimi zaman istenmedik yaşantıların da hayata dair oluşunun bilincinde, ebeveynlikle birlikte kendi bireyselliğini de yaşayabilen, çocuğuna da bu konuda fırsatlar tanıyan bireylere dönüşebilmeliyiz. Ancak bu şekilde sağlıklı nesiller yetiştirmek mümkün olacaktır.
Son olarak; bir de çocuğunun sorumluluğunu almaktan uzak; çocuğuna ayırdığı zamanı, sunduğu ilgiyi sevgiyi önemsemeyen; çocuğunun ona ne kadar ihtiyaç duyduğunun farkında olmayan; eğitimine, gelişimine, duygularına, beklentilerine duyarsız; belki şiddet uygulayan, yanındaki konuşmalarına tartışmalarına dikkat etmeyen, bir çocuğu sadece dünyaya getirmekle kendini ebeveyn zanneden ve çocuklarının kendi kendine ebeveynlik yaptığı bir kitle var.
Neyse…Onları anlatmaya şuan için gücüm yok. Onları birkaç sayfaya sığdırmam da mümkün değil…
Yaşanılabilir bir dünyada, yaşanılan, yaşatılmış ‘çocukluk’lara…
Sevgilerimle…